Dedeler, babalar, amcalar, dayılar…
Ve onların ardından gelen oğullar, kızlar, yeğenler…
Bir masa etrafında toplanmışlar ama aynı yöne bakmıyorlar. Çünkü bu sadece bir kuşak farkı değil; bu, bir dünya görüşü çatışması.
Eski kuşak, tırnaklarıyla kazıyarak kurdukları işlerin duvarlarına hâlâ kendi emeğinin izini görüyor. Alın teriyle karılmış harç, bugünün dijital vizyon sunumlarıyla eşit değil onların gözünde. Çünkü onlar “görmeden inanmaz”, yeni kuşak ise “önce hayal eder sonra inşa eder.”
Yeni nesil, eğitimiyle, teknolojik yetkinlikleriyle, daha çevik ve esnek yöntemleriyle sahnede olmak istiyor. Ama çoğu zaman o sahneye çıkacak kapının anahtarı hâlâ eski kuşağın cebinde. Çünkü güven, sadece bir duygudan ibaret değil; bir kuşağın ötekine bıraktığı en kırılgan miras.
İyi niyet var. Arzu var. Yetkinlik var. Ama yetki eksik.
Ve yetki verilmediğinde, potansiyel ya küser ya da küflenir.
Yeni kuşak, tıpkı sahadaki genç oyuncu gibi…
Eski kuşak ise sahanın kenarındaki antrenör gibi…
Yeni kuşak sahanın içindedir, top ayağındadır. Ama attığı her çalımdan sonra dönüp kulübeye bakarsa top oynayamaz!
Ne oyun kurulur ne de skor alınır.
Çünkü sahadaki oyuncunun işi oynamak, kenardakinin işi ise güven vermektir.
Eski kuşak yeniliğe direnç gösteriyor, çünkü kaybetmekten korkuyor. Çünkü iş, onlar için sadece bir gelir değil; bir onur meselesi, bir kimlik. Yeni kuşak ise daha büyük hayallere koşmak istiyor ama “böyle gelmiş böyle gider” duvarına çarpıyor.
Oysa olması gereken çatışma değil, aktarım.
Kontrol değil, güven.
Engel değil, rehberlik.
Bugün aile şirketleri, sadece kâr tablosunu değil; kuşaklar arası ilişki haritasını da gözden geçirmek zorunda. Çünkü sağlıklı bir devir, sadece yasal bir imza değil; duygusal bir kabul, zihinsel bir el sıkışmadır.
Ve belki de en büyük liderlik; kendi kurduğun yapının senden sonra da yükselebileceğine inanmak ve o cesareti gösterebilmektir.
#kuşakçatışması #eskikuşakyenidünya #şirketkültürü #kurumsalkimlik #yönetim #insankaynakları #liderlik #yönetimdanışmanlığı #kurumsaldönüşüm