Patron!
İnsan kaynakları dediğin şey nedir, hiç gerçekten düşündün mü?
İşe alım mı? Bordro mu? Disiplin süreci mi?
Hayır.
İnsan kaynakları sadece süreç değildir.
İnsan kaynakları eşittir insan.
Ve insan, sadece bir “kaynak” değil;
psikoloji, sosyoloji, eğitim, kültür, algı, davranış ve vicdandır.
Bu iş sadece “iş” değil, bu bir kültür kurmaktır.
Ve kültür, kopyalanamaz, satın alınamaz, ithal edilemez.
Ancak doğru insanlarla, sağlam karakterle, yüksek etik değerlerle kurulur.
İnsan kaynakları yöneticisi dediğin kişi, sadece formları dolduran değil,
bir öğretmen gibi yönlendiren,
bir hakem gibi dengeleyen,
bir insan gibi hisseden,
adaleti temsil eden biridir.
Empatisi güçlü olacak.
Hoşgörülü ama net olacak.
İşverene yalakalık yapmayacak, çalışana göz yummayacak.
Yeri geldi mi “Hayır!” diyebilecek.
Patronun haksızlığına karşı durabilecek kadar cesur,
Çalışanın zaafına yüz çevirebilecek kadar ilkesel olacak.
Ama ne yazık ki bugün birçok şirkette İK, patronun altına sıkışmış bir pozisyon.
Kimi zaman iyi görünümlü bir kötü polis,
kimi zaman emir kulu bir noter gibi.
Ve sonuç ne oluyor biliyor musun?
Çalışan güvenmiyor.
İK’ya değil, dedikoduya güveniyor.
Yöneticisine değil, duyduğuna inanıyor.
Çünkü İK, patronun gölgesi gibi duruyor.
İnsanların hakkını gözeten değil, patronun çıkarını kollayan biri gibi algılanıyor.
Bu algının oluşmasında yalnızca İK değil, işveren de sorumludur.
Çünkü şeffaf, adil, ölçülebilir sistemler kurmazsan…
Yöneticinin inisiyatifine göre eğilip bükülen yapılar oluşturursan…
Her şey kişisel ilişkilere bağlıysa…
Zemin kaygan olur. Güven düşer. İnsan durmaz.
Ve işte o zaman, işveren şunu fark etmeden kaybeder:
Kaybettiği şey sadece bir çalışan değildir.
Kaybettiği şey; eğitilmiş insan gücü, yılların emeği, kurumsal hafıza, güven, itibar, verim ve para…
Evet, para da!
Çünkü güven sirkülasyon yaratır.
Sirkülasyon zarar demektir.
Şunu net söyleyelim:
İnsan kaynakları, patronun maşası değildir.
Patronun haksızlığını makul göstermeye çalışan bir aparat hiç değildir.
İK, bir şirketin vicdanıdır.
Adaletin kurum içindeki temsilcisidir.
Ve siz o birime nasıl davranırsanız…
Nasıl insanlar yerleştirirseniz…
İnsanca mı yönetileceksiniz, yoksa çarkların arasında mı ezileceksiniz o belirler.
Çünkü insan kaynaklarında çalışan insan değilse;
Empati kurmuyorsa, vicdanı yoksa, susup duruyorsa…
O kurumun da artık bir ruhu kalmamıştır.
Geriye sadece bir tabela, altında çalışan makineler ve dönen çarklar kalır.
Ve ne aidiyet kalır…
Ne güven…
Ne gelişim…
Ne de sürdürülebilir başarı…
Bu bir uyarı değil, bir tespittir.
Kurumu insan kurtarır.
Ama insanı anlamayan bir kurum, en baştan kaybetmiştir.
#İnsanKaynakları #İKYönetimi #KurumİçiAdalet #BağımsızİK #İnsanOdaklıLiderlik #StratejikİK #KurumsalKültür